El Arabasına Binmek

Köyde bidonlara su doldurmak için çeşmeye giderken yapılan eylem.
Bütün şehir stresinden uzaktaki o masum ve saf köyde iki kişi tarafından yapılır.
Kardeşinizi bindirip kucağına da bidonları verdikten sonra, aynen abinizin de sizi taşıdığı gibi çeşmeye kadar el arabası ile götürürsünüz.
Eşek kadar uzayınca el arabasına ters binmek daha rahattır çünkü dirgen gibi bacaklarınızı anca bu şekilde sığdırabilirsiniz.
Yolu göremediğiniz için kafanızı gökyüzüne kaldırıp bembeyaz bulutları seyredersiniz.
Az sonra yağacak Kırkikindi yağmuruna kalmadan acele etmesi için abinize söylenirsiniz.
Ters gittiğiniz için yoldaki tüm tümseklere kendinizi hazırlayamazsınız ve beliniz kıçınız dağılır.
Daha önce de su taşındığı için el arabasının ıslak olan orta kısmı kıçınızı ıslatır.
Dönüşte araba bidonlarla dolu olduğu için yürümek zorunda kalırsınız.

Sağdan Say

Tek sıra halinde dizilen askerleri kendi kendilerine saydırmak için verilen askeri komuttur.
Genellikle Uzman Çavuşlar veya Astsubaylar 10'a kadar sayabildiği için (gerçi bizimki 5 e kadar sayabiliyordu) yanyana dizilmiş ondan fazla askeri saydırmak için "sağdan say! " diye komut verirler.
Genellikle bazen yatakhanede alınan yat içtimasında kullanılır.
Yatakhaneye giren Nöbetçi Subay, yatakların yanına sıra halinde dizilmiş ikiyüz kişiyi tek tek saymak yerine komut verir:
- Sağdan say!
- Bir!
- İki!
- Üç!
- ...
- ...
- ...
- 208 son

Ha, bazen de sıranın en başındaki üç beş puşt, Nöbetçi Subay gelmeden başlarlar saymaya.
O sayma işlemi, birinin ayıkıp ".mına goduhklarım maytap mı geçiyorsunuz" demezse sıranın sonuna kadar gider.

Kıskanç Sevgili

Kız arkadaşıyla (sevgilisi) otobüs bileti almaya gittiğinde,
- Kız arkadaşı "İstanbul'a yer var mı?" diye sorması üzerine,
- Bilet satan erkek görevlinin "tek bayan mı?" sorusuna kıl olup,
- "İki erkek!" diye atlayarak cevap veren

ve muhtemelen 43-44 numaralı koltukta osuruk kokuları arasında seyahat eden kişidir.
Tek iyi tarafı, kokudan bayıldığı için yolun nasıl geçtiğini farketmiyor insan.

Sivasspor

Süper Lig'e çıkmak için yıllar yılı mücadele vermiş, şehirde Süper Lig'e (zamanında Birinci Lig) çıkmanın onur meselesi haline geldiği fakat bir kaç kez yaklaşmasına rağmen ancak iki yıl önce bunu başarabilmiş takımdır.
Efendim 1972-73 sezonunda Sivasspor 1.lige çıkmak için mücadele ediyordu ve lider olduğu sezonda son maça gelinmişti. Son maçta galip gelmesi halinde şampiyon olacaktı. Rakibi ise puan olarak o sezon ligden düşmesi garanti olan Karşıyaka idi. Son maçı evinde oynayacak olan Sivasspor yöneticileri, o kadar çok takıma güveniyordu ki rakip takımın yöneticilerine (o zamanki başkanı Pertev Mola) "Bu maçı kesin alacağız" diyordu. (Hani şimdi yazarız şike mike kanıtlayamayız olmaz, bu ifade daha iyi oldu)
Efendim maç berabere giderken Sivasspor gol üstüne gol kaçırıyordu. 4 eylül stadı'nı dolduran taraftarlar ilk defa 1.lige çıkacak olmanın umuduyla hop oturup hop kalkıyorlardı.
Derken son dakikalarda Sivasspor bir penaltı kazandı. Penaltıyı o zamanki Sivasspor golcüsü Naci kullanacaktı. Naci penaltıyı kaçırdı ve maç 0-0 berabere bitti. Maçın hemen ardından sahaya inen taraftarlar Naci'nin penaltı kaçıran bacağını kırdı. Sivasspor o sene 1.lige çıkamadı ve 2005'e kadar sabretmek zorunda kaldı.

Kaynak: Naci'nin ayağının alçıya alınmasında görevli memur. (babam)

4 eylül stadı'ndaki maçlara gittiğinizde iki tür taraftar ile karşılaşırsınız:
- Kendi tabirleri ile en moderin küfürleri eden Çılgınlar58 grubu: Bu grup herkesin genel olarak bildiği taraftar grubudur. Toplu tezahürat yapar ve tezahüratlar genellikle dört büyüklerin tezahüratlarına benzer.
- Normal taraftarlar: Genellikle toplu tezahürat yerine bireysel tezahüratta bulunurlar. Üzeri açılmamış sözleri bu taraftarın içinde iken keşfedebilirsiniz. Mesela sinirlenen bir çiftçi amca, rakibin futbolcusunun enüğüne cücüğüne söver.

Çocukluktan Akılda Kalan

Kumda Oynamak
Çocukken yapılan ve unutulamayan eylemlerden bir tanesidir.
Bizimkinde kum havuzu yoktu tabi ki.
Kürek ya da kamyon da yoktu.
İşin garibi su bardakla "soğuk sudan içen" diye satıldığı için pet şişe de yoktu.
Top sahasının kenarındaki kumlarda oynanırdı.
Az önce top oynayanlardan bir tanesinin çıkarıp attığı yırtık ayakkabısı itfaiye kamyonu oluyordu genelde. Çiviler de itfaiyeci.
Kumda oynamak bir başkaydı o zamanlar.

Çivi Oyunu
Top sahası kenarındaki çamurlu zeminde inşaattan alınan paslı çivilerle oynanması halinde tadından yenmeyecek bir oyundur.
Hatırladığım kadarı ile ayakta iken çiviler çamura saplanacak şekilde yere fırlatılır ve saplandığı yerler arasında çizgi çekilirdi. İki oyuncu oynar. İki nokta arasına çizgiler çekerek diğerinin çevresini sarmaya çalışırdık.
O zamanlar oyun sebebiyle üzerime bulaşan çamurlar yüzünden yediğim dayaklardan annemim karateyi nereden öğrendiğini hala merak ediyorum.

Kim? Kiminle? Nerede? Ne Yapiyor?

Paparazzi, Tık Tık, Uçan Kuş v.s. gibi programların olmadığı yıllarda çocuklar arasında oynanan oyunlardan biridir.
  • Herkese küçük kağıtlar verilir.
  • Önce herkes kağıdın üst kısmına bir "isim" yazar ve yazdığı yeri görünmeyecek şekilde katlar.
  • Ardından kağıdı bir yandakine verir ve herkes kağıda "bir isim daha" yazar ve gene yazılı kısmı katlar.
  • Sonra gene kağıtlar değiştirilir ve herkes bir "yer" ismi yazar ve görünmeyecek şekilde katlar.
  • Son olarak kağıtlar değiştirilir ve herkes kağıtlara birer "eylem/aksiyon" yazarlar
  • Oyun kağıtların açılıp okunması ile biter.
Biz çocukken, kağıtları açtığımızda genelde şöyle sonuçlar çıkardı:
"İbrahim Tatlıses, Selin'le (Selin oyunculardan biri) Kömürlükte (o zamanlar en fentezik yer idi) Öpüşüyorlar"
İşte bu "öpüşüyorlar" kısmı okunduğunda, herkes bir arsızlığı paylaşmanın dayanılmaz hafifliği ile gülüyordu. Aslında oyunun amacı oyunculardan birisini komik bir duruma sokmak ve ona gülmekti.

Şimdiki çocukların bu oyunu oynadıklarını pek sanmıyorum ama eğer oynarlarsa şöyle bir sonuç çıkması kuvvetle muhtemel:
Avril Lavigne, Pipican ile Msn'de Blowjob yapıyorlar.

Öğrenci Yurdu

Duş için genellikle elinizde havlu ve şampuan ile sıra beklediğiniz yerlerdir.
Duşun gideri dışarıya doğru akan bir yurtta yaşanan anektod:
Delikanlı duş alırken elinde havlu ile dışarıda duş sırası bekleyen arkadaşları seslenirler:
- La bunlar bizim yeğenler değil mi? Dereye kapılmışlar. Vah yazık, boğulacaklar şimdi...
:)

Ayrıca ilk gününü yaşayan öprencilere aşağıdaki şakalar yapılan yerlerdir.
Öss'yi yeni kazanmış adaylara önemle duyurulur.

(1) Akşam yatmadan (müdür ve görevliler gidip nöbetçi görevli kaldığı saatte) yatak mühürletilir. Yeni gelene "yatak mühürletmeden yatamazsın" denilir.
Yeni öğrenci yatak elinde merdivenleri iner.

(2) Çok saf ve şampuanı olmayanlara deterjan ile saç yıkatılır. (Son kurbanın yaklaşık bir saat saçı köpürmüştü) (beyaz bonus kafa :)

Paraşütçü

Yeni gelen acemi askerleri kaydeden ahbap çavuşlar, Piyade Bölüğü'ne kaydettikleri askerlerin evraklarına "P", Silah bölüğü'ne kaydettikleri askerlerin evraklarının üzerine "S" harfini büyükçe yazmaktadırlar.
Çavuş (o şerefsiz benim işte) ile ayakta heyecandan tir tir titreyen, daha yeni gelmiş asker arasındaki sorgulama:
- Adın?
- Ahmet.
- Memleketin?
- İstanbul.
- Doğum yılın?
- 1981.
- Sağlık sorunun var mı?
- Yok komutanım.
- Yükseklik korkun var mı?
- Yok komutanım.
- İyi o zaman (kağıda büyükçe P yazılır) Paraşüt bölüğü'ne yazdım seni. Karşı masaya git.
- Paraşüt Bölüğü mü, komutanım?
- Paraşüt Bölüğü işte. Paraşüt ne bilmiyor musun? 10 bin metreden atlayacaksınız.
- Ama komutanım yalvarırım beni paraşütçü yapmayın, hede hüde ühüüüüü
- İtiraz yok, git karşı masaya, sıradakiiii....
- Bööööööğğğğğkkkk ühüüü

Asker bölüğüne gidene kadar ahbap çavuşlar aynı yalana devam eder. Asker anca akşam koğuşa girdiğinde "paraşütçü" değil "bitli piyade" olduğunu öğrenir.

Hikaye burada bitse iyi. Daha kafadan ayarı yemiş acemi asker, usta birliğine gittiğinde sevgilisine mektup yazar.
(herkes gücü yettiğine ayar verir ya zaten)

Aşkım,

Askerlik çok zor. Her gün dağdayız. Helikopterden helikoptere atlarken şarjor değiştiriyoruz. Ben seni çok özledim hede hüde bırı bır...

Skimmer

İngilizce skimmer kelimesi, Türkçe'ye süzgeç, delikli, kevgir gibi kelimelere karşılık olarak çevrilebilir.

Bu kelime ile ilgili bir anektod;

Ülkemizdeki Mc Donald's restaurantlarında çalışanlar (1996 da böyle idi) bilirler.
Patates kızartılan yağın belli aralıklarla süzgeçle temizlenmesi gerekir. Patates kızartan kişi belli aralıklarla, elindeki metal süzgeç ile kızartma yağının üzerindeki kızamaktan simsiyah olmuş küçük patatesleri temizler. Buraya kadar her şey normaldir. Acayiplik yabancı şirket olduğu için ve her şey "kitabına ve standartlara uygun" yapıldığı için, bu işlemi "süzgeç ile temizlemek" gibi Türkçe kelimelerle adlandırmak yerine "skimmer ile skimlemek" denilmektedir.
Müdür bize işi öğretirken:
- Bak bunun adı ne?
- Süzgeç
- Bunun adı skimmer
- dumur
- Bunla arada bir skimleme yapacaksın ki müşteriye kömür gibi patetes vermeyelim.
- Skimliycem mi efendim
- hay senin...